Bizim doğduğumuz yıllarda veya biraz daha önceleri yağımız, ekmeğimiz, sütümüz, yoğurdumuz, peynirimiz, çökeleğimiz, turşumuz, patatesimiz, pancarımız (karalâhana), kabağımız, salatalığımız, hatta domatesimiz, biberimiz, hele hele kirazımız, pekmezimiz, fasulyemiz, turşularımız, fırınımız, çorbamız, unumuz… Velhasıl yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz elimizin emeği idi ve bizimdi. Hiç çarşı-pazardan alınmazdı, yediklerimizin hemen hemen tamamı. Tuz ve gazdan başka insanların bir ihtiyacı olmazdı yeme yönünden. Bütün bir yıl boyu temel ihtiyaçlarımızı kendi kendimize karşılardık ve yapılacakları evde annelerimiz yapardı.
1960’lı ve 1970`li yıllarda üreten bir köylü katmanıydık. Her geçen gün köyde yaşayanlarımız üretmekten uzaklaşarak, tüketen birer kitle olma yolunda hızla ilerledik. Geleneksel tarımı bir yana bırak, yapabildiğimiz tarım işlerine bile bir emek harcamadık, elimizin tersiyle ittik.
Daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, bugün ürettiği tarım ürünleri ile dünyayı bir pazar durumuna getiren ülkeler var. Toprakları bizim toprağımızın yarısı kadar bile değil.
Kırsal kesim insanına “sanayi bölgesinde yaşayanların ve şehre göç edenlerin hayat standartları çok daha yüksek”` düşüncesinin benimsetildiğini görüyoruz. Gelişmiş ülkeler gibi, hem tarımı hem de sanayiyi aynı anda götüremedik.
Biz, 150 yıldır ne tarım ülkesi, ne de sanayi ülkesi olabildik. Bu arada tarım köylüsü olmadığımız gibi, şehre gidenlerimizin hayat seviyeleri de yükselmedi.
Köylü, şehirli olma özentisine kapılınca, karganın bülbüle hevesi misali, asıl işi olan üretimi bıraktı. Özellikle köy toplumda tarımla uğraşan kişilerin köylü ve ikinci sınıf insanlar olduğu intibaı mâkes buldu. Artık üreten bir toplum değil, tüketen bir toplum olma yolunda ilerliyoruz.
Köylümüz ve diğer köylüler, kendisinin çok rahat üretebileceği sütü, yoğurdu, tereyağını, domatesi, yumurtayı, peyniri, fasulyeyi, patatesi… şehirlerden alıp köye götürüyor. Ekmeğini yapmayı bıraktı, şehirden ekmek almaya başladı. Hatta köylerde bile fırınlar açıldı.
Özentinin sonunda, köylü hem fikren hem de madden fakirleşti, şehirliler ise, tam tersi, zenginleşti. Köylü günümüzde kolayı tercih etti. Hayat seviyesini yükseltmek yerine, sadece günübirlik yaşamayı ve üretmeyi seçti.
Toprağı ihmal edenin, turabı da olmaz.
Benim düşüncelerimin ana hatları bunlar. Siz nasıl düşünüyorsunuz bilemem…
Ahmet KARAHAN