Asıl konuya geçmeden önce dua kelimesinin sözlük ve literatürde hangi anlamlara geldiğini hatırlamakta yarar vardır. Bu itibarla Dua kelime olarak; çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek anlamlarına gelir. İslami literatürde ise dua; insan’ın, Allah’ın yüceliği karşısında aczini itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içinde O’nun lütuf ve yardımını dilemesidir.
Hepimizin bildiği gibi dua aynı zamanda bir ibadettir. Çünkü duanın özü, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kişinin kendisini Allah’ın karşısında aciz ve muhtaç içerisinde hissedip Rabbine yönelmesi ve isteklerini O’na arz etmesidir. Zaten ibadet kelimesi de abd kökünden olup bir varlığa boyun eğmek, O’nun karşısında küçülmek, O’na itaat etmek anlamlarına gelir. Kısacası dua ile ibadet kavramları, mana itibariyle aynı noktada buluşmaktadır, her ikisi de aynı şeyi ifade etmektedirler.
Biz her ne kadar günlük yaşantımızda, davranışlarımızda, sözlerimizde, dua ile ibadeti birbirinden ayrı iki farklı mefhum gibi görüyor olsak da gerçekte bu ikisi özde aynı şeydir. Örneğin, ibadet olarak bildiğimiz namaz, oruç, zekât, hac, gibi Allah’ın emirleri aslında duanın harekete, fiiliyata, dönüşmüş şekli değil midir?
Bilindiği gibi İslam’da namazın bir diğer adı da salât’dır. Fakat bu salât kelimesinin aynı zamanda dua anlamına gelmesi çok manidardır ve bu da bir tesadüf değildir. Salât kelimesinin hem namaz hem de dua anlamına gelmesini şöyle izah edebiliriz.
Namaz, tüm ibadetleri bünyesinde birleştiren, insanla Allah arasındaki ilişkiyi en net ve sık bir şekilde (günde en az beş defa) sağlayan ibadettir. Zaten dua da Allah ile kul arasındaki bir diyalog şekli değil midir? O zaman hem dua hem namaz, kulu Allah’a bağlaması ve yakınlaştırması yönünden aynı kapıya çıkmaktadır. Bu da yine bize duanın aslında bir ibadet olduğunu gösterir.
Çünkü dua ile kişi, ihtiyacını karşılamada aczini, çaresizliğini idrak etmiş, bunu ancak her şeye kadir olan Rabbinin temin edebileceğinin şuuruna ermiş ve bu sebeple O’na sığınmış olmaktadır. Esasen ibadet de bundan başka bir şey değildir.
Numan İbn Beşir (r.a)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resülullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Dua ibadetin özü (iliği)dür.”(Ebu Davud, Kitabuddua, no:1479, Tirmizi, no:3247) Burada, Resulullah (s.a.v.): dua ile ibadetin özde aynı şey olduklarına dikkatimizi çekmiştir.Biz bu “öz”ü kulluk olarak ta ifade edebiliriz. Bu aynı zamanda insanın yaradılış amacı olmaktadır.
Sonuç olarak dua, kişinin kendisini müstağni (kendi kendine yeterli görme)olarak görmediğinin her zaman Rabbine ihtiyacı olduğunun sözlü olarak ifadesidir. İbadet de kişinin kendisini müstağni (kendi kendine yeterli görme)olarak görmediğinin fiili olarak bir göstergesidir. Her ikisi de Yaratıcıya karşı aczini ifade etmenin ve sadece O’ndan yardım istemenin bir yoludur.Önemli olan bu bilinçle hareket edip, dua ve ibadete gücümüz yettiğince, kesintisiz ve sürekli olarak devam etmektir.
Rabbim bizleri duası ve ibadetleri makbul olan kulları zümresine ilhak eylesin…(AMİN)