Analarımız dünün taze hayallerini taşıyan ve geleceğin umutlarını sinelerinde barındıran genç mimarlardır. Eskilerden bahsederken, köylü olmamın ve köylü kadının çektiği sıkıntıları, derin bir oh çekerek anlatırlar. Size bir yaz gününde, bir kadının günlüğü özetlemek isterim.
Kör ve alaca karanlıkta kalkar... Gün doğumunu ilk o görür... Sabah ötüşen kuşların ilk ötüşünü o duyar… Rahmetin yağdığı zaman o tanık olur... Bir telaşla evde yaşayan bütün diğer canlılara yemek hazırlamak için soba veya ocağı yakar. Sabah namazını kılan kadın, eğer kocası namaz kılıyorsa, beş-altı defa onu kaldırmak için odasına veya yatağının başına gideeer-geliiir. (Koca/herif/erkek namazı kılınca tekrar uykuya dalar)... Ateşi yakan ve namazını eda eden kadın, hayvanların bakımı için ahıra iner. İneklerin sütünü sağar, altını temizler, önlerine ot ve yallarını koyar.
Hayvanların bakımı hayli zaman alır. Ahırdaki işlerini tamamlayınca, kapıdaki köpek(ler) yallanır. Kediler doyurulur. Eğer tavuklar varsa mısır harmanından arta kalan darılarla yemlenir. Hayvanların bakım işini yapan kadın, eve girer. Sabah kahvaltısı için ateşe veya ocağa koyduğu sudan çorba, unnama, çay veya pilav yapar. İnek(ler)den aldığı sütü kaynatır. Varsa çocuklarını kaldırır. Kocasını kaldırmak için epeyce zahmet çeker.
Hayli uğraşıdan ve zahmetten sonra sofraya oturulur, kahvaltı yapılır. Kadın alelacele sofrayı musluğa kaldırır. Bundan sonra yapacağı ilk iş bulaşıkları yıkamaktır. Bunları yaparken o gün tarlaya, bahçeye veya yabana götürülecek yiyecekleri hazırlayıp sebepte koyar. Eğer ahırda yaymaya götürülecek hayvan varsa, hayvan(lar) ahırdan çıkarır.
Kadın, bütün eşyaları ve yiyecek ve içecekleri sırtına alacağı sepete koyduktan sonra yola koyulur. Bey ise aheste aheste, eli belinde yol alır.
Öğleye kadar ne iş varsa beraber yapılır. Erkeğin sigara ve dinlenme molaları onun çalışmasına heder getirmez!? Öğle vakti olunca, kadın yemeği hazırlamaya başlar. Koca ise, beş-on dakikalık öğle şekerlemesi için, en uygun ve en güzel gölgeye/yere çekilmiştir. Öğle yemeği yenilir, kadın bulaşıkları ve çantayı toplar. Öğle namazını kılar, kocasıyla birlikte tekrar işe başlar; onunla akşama kadar yarışırcasına çalışır. Bu arada herifin akşama kadar sigara molası bayağı yer tutmaktadır.
Eh! En sonunda akşam olur, kadın en ağır yükleri kendine seçer. Sepete her şey konur. Koca, oturduğu yerden yavaşça kalkar ve kendisine ayrılan en hafif eşyaları alır. Hayvan ve çocuk yoksa yanlarında, yolda gelirken, akşam yakacağı odunları ve hayvanların yiyecekleri otları ve alafları toplamak işi de, kadına kalır.
Köy insanının evinde ahır ve ahırda da ineği vardır. Günün iş yorgunluğuna rağmen, kadın inekleri sağar, ahırı temizler, evine çıkar. Akşam yemeğini hazırlamak için ocağı veya sobayı yakar. Yemek hazır olunca, bütün ev halkını yemeğe çağırır. Yemek yenir. Kadın bulaşıkları yıkamaya tekrar koyulur. Bu esnada akşam sağdığı sütü de kaynatır, yoğurt yapmak için mayalar.
Karnı doyan herif, bu toklukla hafif bir şekerleme yapar. Kadın, bulaşıkları yıkayıp evi topladığında(süpürme, silme vb.), koca uyanır ve sinirli bir sesle bağırır: “Çay nerde?”
Kadın kızsa da, kocasına olan saygısından ve aldığı terbiyeden, yine de sesini çıkarmaz; ama mırıldanmadan da edemez: “Sanki benim on tane kolum var, bugün de içmeyiversen olmaz mı şu çayı?.”
Kadın kaynayan sudan, hemencecik çayı demler, kocasına ikram eder. Bu esnada saat gece olmuştur. Dokuz, on olan saatte kadın, son bulaşıkları da yıkar. Eğer ekmeği tükenmişse hamur yoğurur, ekmek pişirir ve vakit olur gecenin yarısı. Bu yorgunlukla, uyuklayarak, yatsı namazını kılan kadın, dizlerinde kalan son güçle kendini yatağa atar; ta ki yarına dinç kalkabilsin.
İşte, analarımızın evliliklerinden bu yana çektikleri çilenin bir günlük kısa hikâyesi…
Ahmet KARAHAN (06/01/2011, Sakarya)