Müslüman anne babaların tümü çocuklarına İslami bir terbiye vermek ister. Ancak bu eğitimin nasıl verileceği zamanı ve metotları hakkında bilgi, tecrübe ve fikir sahibi olma hususunda ise çok büyük eksikler olduğu da bir gerçektir.
Eğitim sürecinde zamanlama son derece önemlidir. İhmal edilerek zamanında verilmeyen terbiye-eğitimin ilerleyen yaşlarda verilmek istenmesi birtakım problemlere sebep olur. Çoğu zaman başarısızlıkla da sonuçlanabilir.
Çocuğun terbiyesi anne-babasının evlenmeye karar verdiğinde başlar. Yani eşler hangi amaçla evlenmeye karar vermişse çocuğun terbiyesi de o amaç doğrultusunda olur.
Helal kazançla mayasının oluşması helal kazançla beslenmesi ve büyütülmesi gerekir. "Allah’ın size verdiği rızklardan helal ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah’tan korkun." (Maide; 88) ayet-i kerimesinde gıdanın helal tarafının ruha gıda temiz olmasının bedene gıda olduğuna işaret vardır.
Din eğitimi 0–9 yaş arasında yoğunlukla yaşanılarak verilmelidir. Bu yaş döneminde bir şey yapılmadıysa ebeveyn önce kendilerine çekidüzen vermeli.
Çocuğa isim verilirken onun hayatında olumlu tesir bırakacak güzel ve anlamlı isimler kulağına ezan ile konulmalı. Okunan o ezanla bilinçaltına Allah’ın kudret ve azametinin büyüklüğünü tevhid akidesini Hz. Muhammed (s.a.v)’in nübüvvet ve risaletini namazın önemini yerleştirmiş oluyoruz.
Anne sütü sadece bir besin değil annenin bebeğiyle iletişim kurmasıdır. Bu sebeple annenin çocuğunu mümkün mertebe abdestli emzirmesi ve emzirirken ona dua vb. sözlerle ruhuna tesir edecek olumlu sözler sarf etmesinin müspet tesirlerinin olamayacağı düşünülemez.
Çocuğu kesinlikle abur cubur rasgele vakitsiz yemeye alıştırmamalı. Zamanında sofrada yemek yeme ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Sağlıklı çocuğun tombul çocuk olmadığı çok iyi bilinmelidir.
Ebeveyn yaşantısı ile model olması gerekir. Anne-babanın şayet olursa birbiriyle tartışması seviyeli olmalı, aile içerisinde eşler arasında küslük olmamalı, hakaret ve kaba kuvvetle otorite sağlanmamalıdır.
Çocuğa yüksek idealler kazandırılmalı. Başka bir ifadeyle "Çocuğum büyüsün okusun kariyer ve maddi imkânları yüksek itibarlı bir iş sahibi olsun İslam’a hizmet etsin." diyen bir ebeveyn ile "Çocuğum İslam’a hizmet için okusun itibarlı bir iş sahibi olsun." diyen ebeveyn aynı ideallere sahip değildir. Çünkü ikisinin öncelikleri birbirinden farklıdır.
Çocuk televizyon ve internetten kesinlikle korunmalı dört yaşına kadar kesinlikle televizyondan uzak tutulmalı. Günümüzde manevi tahribat film ve dizilerdeki "subliminal" (bilinçaltı) mesajlar yoluyla yapıldığı unutulmamalıdır.
Çocukların örnek alıp taklit edeceği model iyi seçilip karşısına konulmalı. Bu sebeple; Peygamber sevgisi sahabe sevgisi verilmeli ve güzel Kur’an okuma öğretmelidir. Bunda başarılı olabilmek için de cami ve hoca sevdirilmelidir.
Anne-baba birbiriyle uyumlu olmalı birinin çocuktan yapmasını istediği bir şeyi diğerine sığınarak kaytarmamalı. Ya da birinden isteyip alamadığı bir şeyi diğerinden koparamamalıdır.
İbadet bilinci kazandırılmalı. Anne-baba bu konu üzerinde birlikte durmalı. İbadet bilinci kazandırmaya erken zamanda başlanılmalıdır. Tadını önceden bildiği şeyleri yeniden arzu etmek nefsin özelliklerindendir. Bu sebeple nefse hoş gelen giyim tarzları doğum günü vb. kutlamalar önceden tattırılırsa nefsin onu yeniden arzu etmesi ve İslam ölçülerini aşacak boyutlara götürmesi muhtemeldir.
Peygamberimiz (s.a.v)’in "Çocuklarınıza yedi yaşında namazı emredin. On yaşına geldiklerinde (hala kaytarıyorlarsa hafifçe) dövün." (Ebû Davud; Salat;26) Hadisi Şerifinde yedi yaşında namazı ve namazla ilgili hususları öğrenme ve alışma çağı on yaşından ergenlik dönemine kadar olan dönemde ise namaz konusunda şuurlandırma dönemi olduğuna işaret buyurmaktadır. Bu şuurlandırma döneminde Allah rızasının önemi anlatılmalıdır.
Ergenlik çağı çocuğun sorgulama çağıdır aynı zamanda bu çağdaki genç yoğun bir değişim sancısı içindedir. Bu sancılı sorgulama döneminde baskıcı bir yöntemle öğretilen bilgileri ve davranışları kendi kişiliğini ve ekonomik bağımsızlığını elde ettikten sonra elinin tersiyle itme ihtimali fazladır.
Zamanında din eğitimi verilmeyen gençlere büluğ çağına ulaştıklarında din eğitimi verilmesi zorlaşır. Böylesi gençlere din eğitimi verilebilmesi için önce bunların böyle bir eğitime kendilerinin ihtiyaç duymaları gerekiyor. Eğer kendileri buna ihtiyaç hissettiklerini söylüyor ya da bu konuda bir araştırma içine giriyorlarsa ilk olarak o kimseye; günlük hayatta yaptığı işlerin çoğunda İslami yönlerin bulunduğuna aslında yaptığı birçok şeyin Resûlullah’ın (s.a.v) sünneti olduğuna dikkati çekilip bunların Allah katında mutlaka bir sevap ve mükâfatı olduğu izah edilerek yaptığı işlerden manevi bir haz ve coşku duyması sağlanmalıdır.
Dini telkinde zamanının ve zeminin iyi gözetilmesi çok önemlidir. Her aklına geldiği zaman telkinde ve nasihatte bulunmak ters tepki yapabilir. Bir kısım insanlar özellikle de bazı gençler çok öğüt verilmesinden "Yap et…" türünde emir kipindeki nasihatlerden hoşlanmazlar.
Aşırı baskıcı ya da tepkisiz duyarsız olunmamalı. Anne–babanın öncelikle sitem eleştiri dolu sözleri ve ardından yaptıkları nasihatleri gençlerde tepkiye yol açar aile içinde çatışma yaşanmasına sebep olabilir. Tamamen tepkisiz olmak da tümden başıboşluğa sebebiyet verir.
Sorumluluk bilinci kazandırılmalı bunun için ona değişik görevler verip vaktinde, düzenli ve tam olarak yaptırılmalıdır.
Çocukların davranışlarına tepkide istikrarlı olunmalı. Yani bir süre önce yaptığı hatadan dolayı tenkit edip başka bir zaman aynı hatayı yapınca hoş görmemeli.
Çocuğun iyi yönleri ve huyları takdir edilerek övülmeli ve teşvik edilmeli. Bunu yaparken riyakârlık duygusuna kaptırılmamalı. Her başarı abartılı maddi ödüllerle ödüllendirilmemeli. Maddi ödüllerin yanında manevi ödüller vermek ihmal edilmemeli.
Çocuklar başkalarının yanında çok övülmemeli ve yerilmemelidir.
Çocukları başkalarıyla hatta kardeşleriyle asla mukayese etmemeli hatalarından dolayı veya başka sebeplerle çocukları aşağılamamalı.
Kız-erkek arasında veya büyük küçük arasında asla ayrım yapılmamalı. Aralarında adil olunmalı.
Asalet, soy sopla övünüp bizim aileden şu çıkmaz bu çıkmaz diye güvenip terbiye ihmal edilmemeli.
Çocuklara "Hayır" diyebilmeli. Çocuğunu sevmek onun her istediğini almak ya da yapmak değildir. Uygun ve mümkün olan isteklerinden bazıları yapılabilir, bazılarına da set konulması gerekir. Ebeveyn zaaflarını çocuklarına kullandırtmamalıdır.
Çocuğumuzu sevmeyi onun herhangi bir başarısına ya da sahip olacağı kariyere bağlamamalı.
Aşırı koruyucu-himayeci bir yaklaşımdan kaçınılmalı. Bazı kararları vermesi ve bazı işlerini yapması kendisine bırakılmalı. Bütün ihtiyaçları anne-babası tarafından karşılanan çocuk ileriki yaşlarda da hep ana kuzusu kalacaktır.
Ev içinde çocukların eğitimine ebeveyn dışı müdahale olmamalı. Yani hatasından dolayı anne-babanın kızdığı bir çocuğa anneanne veya babaanne ya da büyükbaba müdahale edip "Adam oldunuz da benim yanımda çocuk mu terbiye etmeye kalkışıyorsunuz." vs. gibi sözlerle müdahalede bulunmamalı.
Çocuk eğitimi sadece anneye terk edilmemeli eşit ilgilenilmelidir. Çünkü baba aileden çekilince Allah korusun cinsel sapmalar başlıyor. Özellikle erkek çocukların anneyi model almaya başlaması sebebiyle karakter yapısında kadınsı hareketler belirebilir.
Çocuğa yapılan iyilikler ve hizmetler başa kakılmamalı.
Alternatif dinlenme yöntemleri geliştirilmeli. Örnek olarak; ders çalışmaktan yorulan çocuğa başka işi yaparak dinlenebileceğini öğretmeli.
Yalandan koruyun. Sürekli ceza ve azarlanmaktan korkan yalana yönelir. Bu konuda ebeveyn de iyi örnek olmalıdır. Her yaptığı beğenilmeyen yalana yöneldiği gibi aşağılık kompleksine de itilmiş olur. Kendine güveni gelişemez.
Çocuk büyüdükçe geliştiğini fark etmeli yani ergenlik çağına girmiş bir çocuğa altı yaşındaymış gibi davranılamaz.
Sürekli takip ve kontrol edilmeli, ebeveyn çocuğunun yaşı kaç olursa olsun bıktırmadan ve sıkıcı olmadan ona marufu emredip münkerden nehyetmeli.
YAZI: Halil İbrahim KABAK