Zamanın yakinine ermek ve anlamak yılları;
Öyle kolay değilmiş meğer bilmek sırları.
Gün, ay, yıl deyip düşülen manasız rakamlarla,
Öğretilen, ibret alınası tarih deyip kitaplarla.
Yol alınır âlemde nice bir devran döner ibretsiz.
Hisse almaz o insan ki ömrün aslından habersiz.
Bir cuş-u guş içinde koşarken durup da bakınca
Aynalardaki hayaller ile hasb-i hal başlayınca
Zaman sayılı olur o an, dakikalar da kıymetdar
Olmaya başlar birden tarihi anılardan hissedar
Hani o çok uzaklardaki zulümler değil çok geride
Sadece bir ömrün yarısı kadar veya az daha ziyade
Korkunun dağları beklediği günler, kıtlıklar, açlıklar
Ta ezelde değilmiş demek ki, daha dün buradaymışlar
Ak saçlılardan dinlenen masal gibi bindir nasihat
Hikmetler saklarmış ve de hak imiş, geçti; heyhat!
Bir seyr-ü sefer halidir uzun sanırdık, adi da hayat
Bir hayal gibi uçup gidince aranır artik bir istimdat
Kış mevsimi çetindir hem nefisler hem halklar için
Laf-i güzaf kâr etmez bu meseleden ders almak için
Bu köprüden geçip de göçenler anlar isin hikmetin
Lakin mesele, geçmeden bilmek göçtüren kim? Göçen kimin?
Saadet asri gurub vaktine ne kadar yakınmış alemin
Ömrün son demine sığmış o büyük inkılâbı Efendimin
Asırlar nasıl sigar anlara iste görüldü O'nda isbatı
Bunu anlamaya bir kalp lazım, kalp ki olmamış kaskatı
Bilinmezi anlamak mümkün ancak bilinene ederek kıyas
Bu anlamaktır, girift haller yolunda bir merhale-i has
Asl olan ermek künhüne üstüne yemin kılınan zamanın
Daha ötesinde, kıymetini aramak zamanda her anin
Var olan ile haşir nesirken görmek kaybolduğunu
Bilinen ne varsa zaman namına, tek nokta olduğunu
Hikmetin idrak eylemek halkda nam salmış ezgilerin
Yollarında yürüyerek yüzlerde yer etmiş çizgilerin
İtip kenara hayat üzre anlamsız sun'i kayguları
Sonsuz kılabilmek sonlu sayılan günleri ve ayları
Vuslat türküleri söylemek ayrılık ağıtları yerine
Sıkletini hissedip omuzlanan yükün derinden derine
Teslim olmak yakıcı iklimlerden uçup gelen güllere
Rahmet yağdırmak mevsimsiz solmuş artda kalan günlere
Yeniden yasayabilmek günleri aşıp da engelini varlığın
Onabilmek zamanın yaralarını hani çok da uzak sandığın
O iğdiş edilmiş halkın efkârı umumisine bir hayal uğruna
Hayat-i fikrin canavarca hançerler sokulmuş bağrına
İlaç için bir damla gözyaşı ve kan da koyabilmek nefsinden
İndi ilahide değerli olur belki âlemde ne varsa hepsinden
Ölçebilmek yolun sonunu ayni imiş sonsuzu anlamakla
Kapılar öyle geçilirimiş, ölümü hayatin yerine koymakla
Aslini idraki ruh kusunun mümkün imiş ancak azad olunca,
Ten kafesini kırıp musalla tahtına bir namazlık çıkınca.
Âşık Hayati