Mevlana hazretleri; “Dünle beraber gitti cancağızım ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” demiş. İmam-ı Şa’ranî hazretleri de; “Her peygamber bir şeriat ile gelir, her veli de zamanına göre yeni bir anlayış getirir.” der.
Şu gökkubbe altında söylenmemiş bir şey yok aslında. Her şey Allah tarafından kendi çağında gönderilen peygamberler vasıtası ile söylettirilmiş. Peygamberlerden sonra da, bütün peygamberlerin varisleri olan o ümmetlerin âlimleri tarafından hep yenilenerek söylenmiş, hatırlatılmış. Her veli de kendi diliyle ve kendine verilen yetkiler ölçüsünde söylemiş, ümmete yol göstermiştir.
Bu nedenle, biz müslümanlara düşen, yaşadığımız zaman dilimi içerisinde o çağın manen sorumlu insanlarını bulup, onların, değişmeyen hakikatleri yeniden söylemelerine kulak vermektir. Zamanın ihtiyaçlarına göre getirilen yeni anlayışları kavramak ne kadar çabuk ve doğru olursa, ümmetin düşmüş olduğu perişanlıktan kurtulması o kadar çabuk olacaktır.
Kur’an’da bahsedilen ve bahsedilmeyen her peygamber kendisine rabbi tarafından verilen vazifeleri eksiksiz yapmış ve rabbine kavuşmuştur. Her peygamber varisi veli de, aynı şekilde kendisine verilen yetkileri ve görevleri kendi zamanında peygamberden sonra hakkıyla yerine getirir ve rabbinin davetine, görevini kendinden sonraki vazifeliye devrederek icabet eder.
Tevhid Asrı olacak 21. Asırda her şeyi “Yeniden Düşünmek”, “Yeniden Söylemek” ve bunların ışığında “Yeniden İnanmak”, yani inancımızı sağlam delillerle yeniden yerine koymak bizim ileriye sağlıklı bakmamıza vesile olacaktır.
Fikirlerin doğru algılanması, o fikirleri ifade eden kelimelerin doğru ve tam olarak algılanmasına, yazıyı yazanın kasdettiği anlam ile okuyanın zihninde oluşan anlamın aynı olmasına bağlıdır. Biz bu yazı denememizde, bu çerçevede düşünülmek üzere bazı terimlerin yeniden söylenmesini, değişik yazı, konuşma ve makalelerden aldığımız bilgiler çerçevesinde denedik. Bu yeni söylemler, kelimelerle ilgili önyargıları da ortadan kaldırabilir; her ne kadar önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zor olsa da…
… Sadi’nin dediği gibi, maksat geride bir nakış bırakmak… Aşağıda, hepimizin bildiği bazı kelimelerin yeniden söylenmiş manalarını bulacaksınız. Umarız faydalı olur.
Allah: Sadece müslümanların değil bütün âlemlerin, yaratılanların ve yaratılmayanların yaratıcısı, yarattığı bütün şeylerin Sahibi, Hakimi, Meliki, Rabbi, Yöneticisi, Tanrısı, mutlak ve gerçek varlık.
Sübhanallah: Ey Allahım sana hayranım. Bütün mükemmellikler sana aittir, her türlü eksiklik senden uzaktır.
Zikir: Her an anmak. Kul ile Rabbinin arasındaki kesintisiz iletişim kurma aracı. Rabbini kesintisiz hatırlamak, O’nu hatırında tutmak, hiç unutmamak. Hatırlama halinin devamlılığını kazanmak. Allah’ın istediği hal üzere olmak.
Kur’an: İnsan Kullanım El Kılavuzu, Kılavuz.
Peygamber: Kılavuzun ilk ve tam uygulayıcısı.
Siyer: Kılavuzun ilk ve tam uygulayıcısının canlı Kur’an olarak yaşadığı örnek hayatı.
Salat ü Selam: Ümmeti ile peygamberleri arasındaki kesintisiz iletişim aracı.
Hıristiyan: Önceki kullanım kılavuzlarını tahrif ederek kendi nesillerine ihanet edenler.
Yahudi: Kılavuzları getiren elçilere kasd edip öldürenlerin torunları.
İslam: Fıtrata en uygun din, sistem ve hayat tarzı. Evrensel değerler sistemi. İlk ve son İlahî dinin adı.
Rabıta: Seven ile sevilenin aralarındaki kesintisiz iletişim, daima sevdiğinin huzurunda imiş gibi olmak. Ruhani varlıkların her zaman bizimle beraber olduklarının farkındalığı.
İmam: Din danışmanı.
***
Âli Himmet: Yüksek ve kutsal vizyon.
Vizyon: Geleceğin düzenlenmesi, tertibi ve şekillendirilmesi, var olmayanı hayal etmek ve arkasından var etmek.
İbadet: Dinî şuuru canlı tutmak, nefsi terbiye etmek ve ahlakı güzelleştirmek amacı ile Allah’ın yapılmasını emrettiği şeyler.
Nefis: Bedenin idare müdürü.
Namaz: Allah’ın huzurunda olmak.
Oruç: Bütün kötü alışkanlıklarla, nefsin heva ve hevesleriyle savaşmak. Nefisle cihâd-ı ekber yapmak.
İhlas : Yaptığı bir şeyi başka hiçbir niyet katıştırmadan sırf ve sadece Allah rızası için yapmak.
Takva : Samimi dindarlık. Rabbe karşı duyarlılık. Kişinin Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olması.
Fi Sebilillah : Sırf Allah rızası için. Farzları, nâfileleri ve her nevi hayırları yerine getirerek Allah’a yaklaşma, O’nun rızasına erme maksadı güdülen her ihlâslı amel “Allah yolunda”dır.
Allah Yolu: Allah’ın rızasını insana kazandıracak yol.
Zeka :Allah’ın rızasını kazanma becerisi.
İstiğfar : İnanç bütünlüğü ve iyi niyete rağmen yapıverdiğimiz kusur ve günahlardan dönüşü ve bağışlanmayı dileyiş.
Tevbe : Olgun ve ergin insan olma yoluna girmek. Yaşam rotasını ters yönden çevirmek, iyiye, doğruya ve güzele yönelmek.
***
Misyonumuz: İslamî çizginin dışına sapmadan, sünneti seniyyeye bağlı, aşırılıktan uzak, çağa uygun, takvaya dayalı müslümanlığı yaşamak ve yaşatmak.
Tasavvuf: Yaratıcımız’ın en son mesajı olan Kur’ân-ı Kerîm’in tarif ettiği ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatına uyguladığı yaşam tarzını, yine Yaratıcımız’ın hoşnutluğunu kazanma gayesiyle tüm benliğimizle uygulamak ve yaşamak yüksek eğitimi.
Ahlak: Hayatta izlenmesi gereken hareket tarzları ve kaideleri.
***
Cihad : Allah’ın rızasını kazanmak için doğrunun, iyinin, hayrın hakim olmasını temin etmek. Hayırları yapmak, kötülükleri yenmek ve ortadan kaldırmak hususunda olanca cehd ve gayreti sarf etmek.
Savaş : Yeryüzünde fitne ve fesat çıkaran bozgunculara ve mütecavizlere, insanları özgürlüklerinden yoksun bırakmaya çalışan, onları kandırmak ve sömürmek isteyen zalimlere karşı yapılan mücadele.
Suret : Varlıklarda bulunan ve onları birbirinden ayıran maddî şekiller ve manevî özellikler.
Ğayb : İnsan idrakini aşan olgular.
Rızk : Geçim aracı. İnsan için yararlı olan bütün maddî ( gıda, mal, çocuk gibi) veya manevî ( bilgi, erdem gibi) şeyler.
Farz : Dince kesinlikle yapılması gerekli ve zorunlu bir görev.
Niyet :Kalbin ameli.
Kafir : Hakikati inkara şartlanmış olan.
İkram : Yüce duygu ve davranışlar sergileyerek bir şey vermek, bağışlamak.
Tevfik : Rabbin takdiri ile kulun tedbirinin örtüşmesi.
Vakıf : Kesintisiz hayır yapma bilinci.
****
Hürriyet : ALLAH’tan başka hiçbir sebebe bağlanmamaktır.
İffet : Kendi nefsi veya bir başkasının hesabına değil; söz, hareket, amel, niyet ve özde yalnız ALLAH hesabına göre olmaktır.
Hasene : İnsanın iyi bir işi yapması üzerine Allah’ın verdiği mükâfaattır.
Tâğut : Sahte tanrı.
Anakronizm: Tarihsel bir geçmişi ve o geçmişte reel bir zemini bulunan olaylar ve olguların gerçekte vuku buldukları tarihsel vasata özgü koşulların dışında değerlendirilmesi ve dolayısıyla tarihsel bağlamları hazfedilerek, salt zihin ve düşünce marifetiyle “şimdi”ye uygun bir mana ve muhtevaya büründürülmesidir.
Meal : Tefsir gibi açma-açımlama, sözü çoğaltma faaliyeti değildir. Meal çalışması çok kere zû-vucûh bir kelimede ve/veya gramatik yönden muhtelif tahlillere açık bir ibarede mündemiç bulunan anlamlardan birini seçme ya da muhtemel anlamlardan tercihe şayan olanını belirleme işidir.
Yazı: Mahmud Salih