Demek ki bize mesuliyetin ne olduğunu bilen muallim lazımdır. Bu muallim sabrın üstadı, ilmin hakikat olduğu için hayranı ve ruhlara hakikat tohumlarını ektikten sonra, onlardan feyz almanın değil de, onlardan mesul olmanın aşığı, hizmet ehli ve sonsuzluğa imanın sahibi olan insan olacaktır.
Muallimin sahip olduğu bu mesuliyetle içimizde en fazla hür olan insandır. Muallim çalışmasını idari ve siyasi endişelerle kayıtlandırmak, öğretim idealine emirle dışarıdan yön vermek istemek, onun yapısı bakımından hür olan şahsiyetini budamak, kısırlaştırmak ve ölüme mahkûm etmektir. Kültür ve maarif hayatında böyle bir sefaleti yaratmamak için öğretim ve eğitim çalışmalarında muallimin mutlak hürriyeti tanınmalı, sadece bu hürriyetin kötüye kullanılmaması devlet tarafından dışarıdan ve muallim hürriyetini asla zedelemeden kontrol edilmelidir. Maarif demek muallim demektir. Milli Eğitim Bakanlığı sadece onu düzenleyici bir cihazdan başka bir şey değildir.
Kitap, program, imtihan ve bütün öğrenci meselelerini çözümleyecek olan bir milletin muallim ordusudur. Bu işlerin bakanlık teşkilatı tarafından tepeden idaresi muallimin ilmi ve fikri hürriyetinin inkârı, bu hürriyetin adeta köleleştirilmesidir. Muallimi bu karakteriyle tanımayıp onun millet ruhunun yapıcısı olduğuna inanmayan bir zihniyet muallimi basit bir memur kadrosu haline koyar ve her taraftan çiçeklenecek kültür ağacını kökünden baltalar.
Yazı: Nurettin TOPÇU