Uzun yıllar yaylacılık yaptım, köydeki komşular ile. Yaylacılık hayvanları olanlar, özellikle keçi hayvanı bulunanlar için kaçınılmazdı. Yaylaya göç halinde giderdik. Bazen de yakın komşular veya mahalleliler ile yakın köylüler topluca giderdik.
Ben kendi yaylacılığımı anlatayım size.
Katırım yoksa yorganı ve yatağı ineğe yüklerdim. Katır varsa, yola çıkmadan, günlerce önce, nallardım. Semerin cillerlerini doldururdum. Tuz, un ne gerekiyorsa sırtıma alırdım. Ekmek de sırtta giderdi. Gümüşhane yaylalarına çıkardık.
Kelkit’e bağlı Dehin, ikinci yayla Kurtoğlu, Doroga yaylası idi. Güzlek yaylamız Gölcüez yaylasıdır.
Yaylaya giderken gurup olarak giderdik. Karamustafaoğlu İsmail, Melekoğlu İsmail, Durmuşoğlu Ali (Ben) ve Şükrüoğlu Mehmet olurdu.
Hayvanlarla giderken yol bir hafta-on gün sürerdi. Güzergâhımız Harşit deresi idi. İkisu, Godil deresi, Karamustafa, Everece köprüsü ve oradan yaylaya çıkardık.
Bu yaylalar köy adına tutulan yaylalardı. Havan başına kırtıl veriyorduk. Elde ettiğimiz yağ ve peyniri oradaki ve çevredeki köylülere, pazarlarda, satardık.
Yaylacılık dört-beş ay sürerdi. Hayvanların arasında, katma olarak, küçükbaş hayvanlar, bulunuyordu.
Not: Anlatılanlar özetlenmiştir.
Anlatan: Durmuşoğlu Ali (12/08/2011)