Ebeveynlerin de yanlış bildikleri var. Mesela her şeyin okulda öğretildiği gibi… Her şey okulda öğretilmiyor; öğrenilmiyor. Öğrenilemez de… Anne babaların içlerinde taşıdığı, sık sık depreşen soruların başında, “Çocuğa mektebe/okula başlamadan neler öğretmeli veya çocuk neler öğrenmeli?”
Talim edilen konular ne kadar günlük hayatın içinden olursa, çocuk o kadar kolay öğrenir. Çocuk, öğrenmenin keyfine/keyfiyetine vardıkça hayattan tat alır, yüzünde tebessümler açılır.
Çocukların daha 2-3 yaşlarında iken, kelime haznesi oluşmaya/ kelime hazinesi zenginleşmeye başlar. Bu yaşlarda Allah, peygamber, melekler; kul, ibadet, namaz, oruç gibi kavramları çocuğun çevresindeki konuşma ortamında sıklıkla kullanmalı; bismillah, Allah-u ekber, es-selamualeykum, ma’şallah, elhamdülillah gibi ifadeleri çocuğun kelime haznesine kazandırmalıyız.
Çocuk çevrenin ve algılayabildiği alanların ve hatta aile içindeki kişilerin, özellikle ana ve babaların, davranışlarını, sözlü ve fiili olarak taklit etmeye başlarlar. Bu taklidî davranış kalıpları, özellikle 6-7 yaşlarından itibaren beğenilme arzusuyla yapılmaya/edilmeye başlanır.
Bu yaşlarda çocuğun gördüğü/görebildiği yerlerde ibadet etmek, sesli olarak dua etmek, çok çok mühimdir.
Ve dürüstlük; yani sözde ve etmede/eylemde birlik… Dürüstlük kavramının ahlâkın temeli olduğu unutulmamalı, çocuğa karşı dürüst davranılmalı/olunmalı ve ondan daima dürüst davranması istenmelidir.
Vicdanın hakemliğine dikkat çekilmeli, istisnasız herkese doğuştan bahşedilen bu muhteşem sünnetullahın her an çocukla beraber olduğu bilinerek, “onu dinleme” öğretilmelidir. Vicdanını dinleyen, Rabbinin sesini duyar, hakikatin yoluna revan olur.
Diğer bir mühim konu sorumluluk… Sorumluluk duygusu eğitimle ve ebeveyn tutumuyla kazanılan bir duygudur. 14-15 yaşlarındaki bir çocuğun sorumluluklarını yerine getirebilmesi için 3-4 yaşlarında iken yaşına uygun sorumlulukları yapmaya alıştırılmış olması gerekir.
Küçüklükten itibaren her istediği sorgulanmadan karşılanan, isteklerini erteleyemeyen, onun adına anne babası düşünen, kendi adına karar veremeyen, bağımsızlaşamamış, kendine güvenmeyen ve kendini yönetemeyen çocukların sorumluluk duygusunun gelişmesi pek mümkün değildir.
Bazı anne-babalar çocuğunun peşinde devriye gibi dönüyor, dolaşıyor; çocuğunun her ihtiyacını, isteğini anında karşılıyor. Çocuklarını koruma güdüleriyle, şefkat dengesini ayarlayamıyorlar.
Çocuğun yemeğini dökerek de olsa kendisinin yemesi sağlanmalı, kendini, çevreyi, hayatı keşfetmeye dair atılımları engellenmemeli, bilakis yeni ve farklı girişimlerde bulunması teşvik edilmeli, deneme-yanılmalar yaşaması sağlanmalıdır.
Çocuğa hata yapma hakkı tanınmıyorsa, kusursuz olma baskısı/yüklemesi yapılıyorsa, neyi, ne zaman, ne şekilde yapacağı sürekli söyleniyorsa, çocuğa çok yazık ediyoruz demektir.
Çocuk suçlanmaktan, hata yapmaktan korktuğu için hiçbir şey yapmamayı tercih edecektir. Oysa çocuk hata yaparak, deneyip-yanılarak doğruları öğrenirse, bu doğrular anne-babasının dikte ettiği değil, kendisinin keşfettiği doğrular olur ve o kendi keşiflerine daha bir sadakatle sarılır, benimser. Ve onları korur, arkasında durur.
Aile, çocuğun açıklarını kapatmaya çalışır, bedelini ödemesini engellerse, çocuk olgunlaşamaz, kendine güvenemez ve sorumsuz olur.
Sorumsuz bir insan da okul, iş ve evlilik hayatında sonradan onarılması zor sıkıntılar yaşamaya mahkûm olur/kalır.
Çocuğun yaşına uygun sorumluluk verilmesi çok önemlidir. Başarabileceği sorumluluğu almış bir çocuk hem kendine güvenme hem de vazifelerini yapma şuuruna erer.
Anne babalar, tatil yaklaşınca “Hocam, tatilde çocuğumuza nasıl ders çalıştırabiliriz?” diye sormaya başlar, öğretmenlere... Birçok öğretmen de dayar bazı ödevleri…
Ne kadar da yanlış! Bu çocuk ne zaman çocukluğunu yaşayacak! Bu çocuk ne zaman kendisi gibi olacak! Ne zaman oyun oynayacak! Oyun oynaması kısıtlanan çocuk sağlıklı bir ruha sahip olabilir mi? Siz ona okuma alışkanlığı kazandırdıysanız, o tatilde hem oynayacak, hem de okuyacaktır.
Rabbini, dinini, dürüstlüğü, vicdanını dinlemeyi, sorumluluk duygusunu ilk defa ebeveynden duyup öğrenmeli bir çocuk, tıpkı ana dili gibi…
Ahmet TESNİMİ / 17.06.2018-Serdivan