Açılış Sayfam Yap   Sık Kullanılanlara Ekle   

   Anasayfa          Künye          Yazar Girişi         Sitene Ekle         Arşiv          Rss Listesi
 

Yedi Çeşme Çanağı Kırdıran Çalgımız: Kemençe - http://www.catak.info/
   
 Yedi Çeşme Çanağı Kırdıran Çalgımız: Kemençe

Yedi Çeşme Çanağı Kırdıran Çalgımız: Kemençe
 Yazı Boyutu

 Tarih : 27.06.2009 - 19:32:21 


Karadeniz’in etnik homojen yapısını ve kültür öğelerini aslı astarı olmayan kültürlere, etnik unsurlara bağladılar.


           Bu makaleyi kaleme almaya beni iten neden, kültürümüz ve kültür yapımızı oluşturan bütün öğe ve nesnel unsurların başka kültür ve yapılara ait olduğunu söyleme iddialarına cevap vermek ve ağırlıklı olarak Trabzon ve Karadeniz kültürünü genlerinde taşıyan arkadaşlarımıza, kemençe ile ilgili bilgi vermektir.

 

            Karadeniz’in etnik homojen yapısını ve kültür öğelerini aslı astarı olmayan kültürlere, etnik unsurlara bağladılar. Bundan dolayı folklor yapımız içinde bütün Karadeniz’in (Doğu-Batı-Orta-İç) kısımlarını ilgilendiren bir çalgımızın tarihçesi ve hangi kültüre ait olduğunu araştırmak amacıyla yola çıktım.

 

            Ülkemizin içinde bulunduğu bölücülük propagandası bölgemizde de sıcak durumların yaşanmasına vesile olmuş, özellikle “Pontusçuluk” konusunda iç ve dış kaynaklı çalışmalar yürütülmektedir. Bölgemizin etnik yapısını ve kültürel özelliklerini Pontus-Rum olarak izah etmek isteyen bazı aydınlar ve sanatçılar bu çalışmalara bilerek ya da bilmeyerek katılmakta ve bazen, “Kemençe bir Rum çalgısıdır” diyecek kadar gaflet ve hıyanet içine düşmektedirler. Kısaca, yapılan çalışmalar sistemli bir bölücülük organizasyonu içinde olduğumuzun kanıtıdır. Özellikle kültür öğeleri üzerinde sahiplenmeler bir kasta ve nedene bağlı gelişmelerdir ki, bunun nedeni halk arasında yaşayan ve mühür görevi yapanların Pontus’a ait olduğunu söyleyerek halkı kimliksizleştirmek ya da kafalarda soru işeri oluşturmaktır.

 

            Meydan Larusse’de “Orta çağda çok kullanıldı” diye başlayan kemane ve kemençe kısmına ait bilgi şöyle devam etmektedir. “17. yüzyılda gözden düştü. İlki Oğuz yaylı sazı Iklığ’dır. En eski Anadolu metinlerinde bu ad görülür. Asya’da Selçuklu Türkleri ile Anadolu’ya ve batıya geçti”. Yine Larussun Iklık ve ıklığ tanımında ise “Eski Türklerde Iklık veya Oğluk, ağacın oyularak yapıldığı yayla çalınan kemençeye benzeyen üç telli saz, (Iklığ, İgel, İkele, Gıcak). Bu saz eski bir Türk sazıdır, Anadolu’dan Sibirya’ya kadar değişik bölgelerde yaşayan Türk boylarında 19.yy.’a kadar kullanılmıştır. Bu gün Anadolu’da halen yaşamaktadır.

 

            M.Ragıp Gazimihal, Musiki sözlüğünde kemençe ile ilgili olarak, “İlk Çağ medeniyetleri yaylı saz kullanmadılar. Iklığ ilk Oğuz yaylı sazına denildi. Selçuklularla Anadolu’ya geldi. Kemençe adı ilk yıllarda yoktu, fakat farsa metinlerde bu ada rastlanmaktaydı. Araplar da bu Asya yaylı sazına kemençe dediler. 17.yy. sonlarında Anadolu’daki kemençeye Kemançe-Rumi diye Mısır’lılar ad taktılar. Karadeniz kemençesi izafeti ise bölgemize göredir” Bu alet İç Anadolu’da, Kafkasya’da, Azerbaycan’da, Gagavuz’lar dahil olmak üzere bilinen bir çalgı idi.

 

            Musiki sözlüğünde “Iklığ, 12.yüzyıldan beri Türkistan’dan Anadolu’ya kadar ki çoğu Türk diyalektinde Gıcak ya da Iklığ diye tanımlanır. Asya Türk’lerinin İslamiyet’ten önce altıncı yy.da yaylı kopuz çaldıkları da rivayet edilmektedir. Kemençe adı da Iklığ’dan tercümedir.” Aynı eserin içinde; Giresun, Karadeniz kemençesinin ana merkezi sayılmaktadır. Bu ilimiz büyük ustalar yetiştirmiştir. Bu ilimizde 3 tane Iklığcı köyümüz vardır. Iklığcı tabiri Anadolu’da saz şairlerine verilen addır” diye bir bilgiyi de bize sunmaktadır.

 

            Dikkat edilirse kemençe yakın tarihimizde ad olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Hayrettin Günay’ın “Görele’de kemençe ve kemençeciler” bildirisinde de; “kelimenin diyalekt gelişiminde Kemençe, Küminçe, Kimin-çe ve Çibin-çe gibi gelişmeler göstermesi hata Divan’da sivrisinek anlamında Küminçe denilmesi ve kemençe sesinin bu sesle benzeştirilmesi enteresandır. Güney Anadolu Türkmen’lerinin Türkmen kemençesi diye Karadeniz kemençesinin daha hantalı bir çalgıdan bahsedilir.  Türk Ansiklopedisi’nde “Iklık, tiz sesli eski bir Türk yaylı sazı 17.yüzyılda kullanılıyordu. Hindistan Türkleri orta çağda kullandıkları bu yaylı saza ıklık diyorlardı” Evliya Çelebi Arabistan’da ve Türkistan’da çalındığını, kıldan üç telli bulunduğunu söylüyordu.

 

            Müzik ve müzisyenler Ansiklopedisinde; “Türk’lerin ilk yaylı sazına verilen ad Iklığ’dır. Göktürk’lerden buyana Asya’dan Türk göçleri ile Anadolu ve Rumeli’ye geçmiştir Iklığ. Oklu-okla yayla çalınan manasındadır.  Anadolu’da Iklığ çalana kemençeci, Iklığ’a da kemençe denilmiştir. ‘Kabak Kemane ya da Kabak Kemençe tabirleri) Anadolu’da bu manadaki çalgı Karadeniz Kemençesidir. 16. asırda Macar’ların kullandıkları ve adına HEGEDÜ dedikleri kemanın çeşididir.”

 

            Karakalpaklar (Batı Türkistan’ın en büyük gururudur) bu çalgıya Gıcak demekte, Iklığa benzeyen yarı kürmesi gövdesi, içinden gelen sapı, üç telli ve yayla çalınması ile tanımlanmaktadır.

 

            İslamiyet öncesi şaman törenlerinde içe doğuş tarzında icra edilen musiki pentatonik (beş sesli) bir özellik arz etmesi, ilk örneklerde yüzü deri gerili küçük bir teknenin sapla bağlanması suretiyle meydana getirilen at kılı, bağırsak gibi malzemeler kullanılan çalgıların tören çalgısı olarak kullanıldıkları bilinmektedir.

 

            Şimdiye kadar sıraladığımız Iklığ ve Kemençe tanımının belge ve kaynaklarındaki durumunu gözden geçirdik. Özellikle bu sazın Türk Dünyası’nda müşterek kullanılan bir saz olduğunu örendik. Sazın Türk menşeine ait olmadığını iddia eden kurum ve kişilere iddialarının karşıtı olan kültürlere Türk musikisinin tesirlerini, çalgı alış-verişinin tesirlerinin özellikle Yunanistan ve Balkanlar üzerinde okullar yönünden de araştırılması gerekmektedir. Çalgıların köklerini araştırmak için ulusal okulların çalgı programlarını incelemek gereği Orgonofya (Çalgı bilimi) açısından önemlidir.

 

            Atinalı Bayan Melpo Merlier, 1935 yılında Bizans Musiki tetkiklerini yaparken şu tespitlerde bulunuyor; “Rum kilise musikisi hala Bizans musikisi diye çalgı eşliği olmadan okunması, kendine mahsus bir noktası bulunması, eski Rumca’dan sözler üzerine bestelenmesini, Türk Musikicilerinin bu sanatı nağmeleri bakımındın öteden beri ağırbaşlı Türk Musikisinin Ortodoks kiliselerine ait dini bir kolu gibi saymalarına neden olmuş, varlığına Rum kilise musikisi adı altında itibar göstermemişlerdir. Hatta bu ağırlığa ve usulüne papaz ölüsü kaldırır gibi tanım koymuşlardır.”

 

            Dikkat edilirse Rumları baskısı altına alan ve cazibesi ile ruhlarını etkileyen Türk musikisinin tema, usulleri ile çalgıları elbette ki bu topluluğun bireyleri üzerinde oldukça yoğun izler bırakacaktır. Ansiklopedik kaynaklardan Türk Dünyasına Kemençe, Iklığ adının kullanıldığı ve yaşadığı bölgeler dahil olmak üzere, Rum kültürü üzerindeki Türk müziği etkileşimleri çarpıcı bir şekilde hissedilmektedir. Sonuç olarak Karadeniz Oyunları ile kemençe ruh ve beden ilişkisi gibi birbirine sarılmıştır. Ha Uşak ha, Dik oyna, şaşma, gel ula, takdum, alaşağı, kim ula gibi oyuna dikkat getiren sözler, kemençenin çalındığı bölgede kullanılmaktadır. (Gagavuz Halk Oyunlarının içinde de bu kelimelere rastlamak mümkündür)

 

            Karadeniz kemençesinin doğduğu atalarından taşıdığı akrabalık izleri Orta Asya Türk Kültürünün değişim izlerini gövdesi üzerine yaşatmaktadır. Göğsü üzerindeki yarıklar ve kavis şeklindeki cepler, yanlarındaki sağırlık dedikleri bir arayışın sonuçlarıdır. Akçam, Erik, Ardıç, Çağman gibi ağaçlar bu çalgımızın yapımında kullanılan kutlu ağaçlar sınıfındadır. Yay için kullanılan kızılcık, yayın kemençe eşiğinin iki parmak üstün çekilmesi, yayın hem basılan hem de dem tellerine sürtmesi çalgının yeknesak birçok seslilik oluşturmasını sağlar.

 

            Karadeniz kemençelerinin yapılışına dair bir standart oluşturulmamasına rağmen yaygın olarak ölçüler birbirine yakındır. Ancak, ustadan ustaya estetik ve ölçü farklılıkları görülmektedir. Anadolu’daki kemençe yapan ve çalan bölgeler, Görele, Akçaabat, Vakfıkebir, Beşikdüzü, Tirebolu ve Dereli bölgeleridir. Ancak bu çalgımız Karadeniz’in büyük bir kısmında düğünlerin ve eğlencelerin vazgeçilmez çalgısıdır. Orta Asya Türk kültürünün ozanlık geleneği çalgısı olarak bölgemizde kemençe ve kemençecilerimiz vardır, diyebiliriz.

 

            Makalenin başlığında ki tanıma ilişkin yaşanmış bir hikâye ile noktayı koymak istiyorum.

 

            Giresun ili Tirebolu kazası Örenkaya köyünde oturan iki genç (elli yaşlarında ve hala yaşıyorlar) Muammer Demir (Kral lakaplı) ve Ali Gül, 1960’lı yıllarda kemençe çalmak isteği ile çalgı alıyorlar. Bir müddet kendi başlarına öğrenmeye çalışıyorlar ancak başarı sağlayamıyorlar. Kemençe çalan birine danışıyorlar ve kemençe öğrenmek isteklerini söylüyorlar.

 

            Kemençeci, alaylı bu iki gencimize diyor ki “Uşaklar bu işi yedi çeşme çanağı kırmadan öğrenemezsiniz”

 

            Bizim iki kafadar bu söz üzerine Harşit Irmağı boyundaki köylerine giderek akşam vakti köylerdeki taş çanaklı çeşmeleri aramaya başlıyorlar ve bulduklarını kırıyorlar. Gece geç vakitlerde kırdıkları çeşme çanaklarının kaç tane olduğunu unutuyorlar ve köydeki çanaklı çeşmelerin büyük bir kısmını böylelikle kırıyorlar. Daha sonra, yine geç saatlerde yatıyorlar. Sabah ezanında mahalleli ezana uyanarak neler oluyor diye dışarıya baktıklarında, köyün muhtarı ve mahallelilerin bu işi yapanlar olsa olsa bunlardır diye “Kızılca-Kıyamet” koparttıklarını görünce sessizce evden kaçıyorlar ve köye uğramıyorlar.

 

            Bu hal çalgının çalış güçlüğünün ve çalgı üzerinde çok çalışma gerektiğini gösteren bir hal gibi yansımaktadır. Karadeniz tarihinden hiç ayrı tutamayacak olduğumuz Türk çalgısı kemençe yüzyıllar sonrasına kadar folklorumuz ve sanatımız içinde bir Türk Mührü gibi kalacaktır. Ancak, Anadolulu mübadillerin Yunanistan’a yeni baştan Anadolu Türk Musikisinin tesirlerini ve çalgılarını götürmelerini dostluk açısından önemsiyorum. Büyük kültürümüzün ölümsüzlüğü ve büyük medeniyetlere ulaşması tek dileğimdir.

 

Yazı: Erkan ERGÜL



 Editör :  Ahmet KARAHAN

 
1 2 3 4 5   Bu Habere Toplam 25 Puan Verildi
3163 Kişi Tarafından Okundu.

Yorum ( 0 )   

Kayıtlı Yorum Bulunmuyor.

 

 Bu Kateoriye Ait Diğer Başlıklar

 
 
 

 

 Duyuru
 Köşe Yazıları

Ahmet TESNİMÎ

Ahmet TESNİMÎ ¬
Aforizmalar

Mehmet VARICI

Mehmet VARICI ¬
KUSURLU TARİH OKUMALARI 1: Tarih Bağnazlığı

Eda TOPAR

Eda TOPAR ¬
PLATON VE BAUDRİLLARD DÜŞÜNCESİNDE GERÇEKLİK VE GÖRÜNÜŞ

İslam Ve Hayat

İslam Ve Hayat ¬
Öz Lisânımız

Rıdvan GÖK

Rıdvan GÖK ¬
SEYİR DEFTERİ

Recep ALMAZ

Recep ALMAZ ¬
Hastalık Bile Bizim İçin Bir Nimettir

M. K. Tırpancı

M. K. Tırpancı ¬
Maksadınız Ne?
 
 
Bugün için Haber Eklenmedi.
Bu Hafta içinde Haber Eklenmedi.
KUSURLU TARİH OKUMALARI: Hamasetten Arındırılmış Bir Tarih Mümkün mü?
Her topluma hatta her insanı hakkaniyetle kapsayan, kucaklayan ve koruması altına alan evrensel objektif bakış açısının varlığından bahsetmek mümkün mü?...
 
 Takvim

Mart 2024

Pts Sal Çrş Prş Cum Cts Pzr
1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
 
 Ziyaretçi İstatistikleri
   
 Online : 3
 Bugün : 497
 Dün : 519
 Toplam : 1238989
 Ip No : 44.222.161.54
     

 
 Son Haberler
 
 Popüler Haberler
 
 Döviz Bilgileri

  Döviz Alış Satış
  Dolar 32.2854 32.3436
  Euro 21.2798 21.4207
 
 Hava Durumu



 
 Reklam



PageRank Checker



Editörden | Köyümüz | Tarihçemiz | Töremiz | Sülâleler | Yöreden | Eğitim-Kültür | Müellim | Müellif | Serbest Kürsü | Tespitlerim | Şair/Şuur/Şiir | İktibas | Âkif EMRE | Zaruri Yazılar | Gizlilik Politikası


 
 

   © Copyright - 04.04.2009- http://www.catak.info/ - Tüm Hakları Saklıdır. 

Sitede neşredilen yazılar, site yöneticisinden habersiz alıntı yapılamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz.

Bu site

 Çilem.Net altyapısını kullanmaktadır.

58.741,55 saniye.