Tam 13 yıl önce yazdığım yazımı
tekrar sizler ile paylaşmak istiyorum.
İnsanlarda tatlı bir telaş başlardı.
Evler tepeden tırnağa temizlenirdi. Hatta kapılar ve evlerin bacaları bile
temizlenirdi.
Değirmenlerde unlar öğütülür,
çarşıdan un, tuz, yağ eğer ihtiyaç varsa, hemen alınırdı. Komşu kadınlar ve
genç kızlar sıra ile birbirlerine açkı açarlardı. Çörekler yığın yığın olurdu.
Sironlar kesilir ve makarnalar hazırlanırdı. Yerel değiş ile mazulardan, çamdan
yapılmış yağ küleklerinden, yağlar evin uygun bir köşesine indirilirdi.
Çökelekler ve peynirler ufalanır ve çöreklerin arasına sığacak hale gelirlerdi.
Ramazanlarda kışın ayrı bir tadı
vardı. Çok yağan kardan dolayı insanların hareket alanları kısıtlanırdı.
Bununla da kalmaz, bu durum yemeklerimizin çeşitlerini bile etkilerdi. Yani
yemekler bile değişirdi. Başta pancar çorbası, turşu, sarma, ala çorba, börek,
kurutulmuş kabak ve fasulyeden çorbaları sofraları süslerdi.
Mısırdan yapılan kazan kazan fıkılları
söylemeden geçmek olmaz elbette. Kış ve kara kabaklar bir ip misali kesilir,
güneş altında sergenlerde kurutulurdu.
Ha o meşhur yağlaşımız… Az kalsın
unutulacaktı. Mısırların daha süt halinde iken toplanması ve her mahallenin taş
fırınlarında kurutulması ve su değirmelerinde un yapılması ile başlar yağlaşın
hikâyesi. Üşütmeye ve nezleye iyi
geldiğini söylerdi büyüklerimiz.
Hele bir de sahurlarda yapılan ekmek
paparalarımız! Ramazan ayı bütün bir bayram gibi idi. İnsanların boğazlarından
doğru-dürüst ekmek ve sıcak yemek ancak o zaman geçerdi.
Ramazan insanların komşuluğunun
artığı bir zamandı. Cemaatleşmenin doruğa çıkmasının bir alameti idi. Teravih
insanların iştiyakla iştirak ettikleri bir sünnettir. Işığın olmadığı
zamanlarda ve yol ve hava şartlarının uygun olmadığı ramazan aylarında
camilerde teravihe iştirak pek azdı. Bunun yerine mahallelerdeki evler birer
küçük mescit yerini alırdı.
Yusuflu mahallesinde İhsan
Karahan’ın imamlığında baba evinde bazen de sıra ile her evde, Yanuklu Mahallesi’nde
Çobanoğlu Ahmet’in evinde, Yazlık Mahallesi’nde Çobanoğulları’nın evinde,
Melikli Mahallesi’nde Teyfik hocanın evinde, Ömerli Mahallesi’nde Ömeroğlu
Ali’nin evinde, Ustalı Mahallesi’nde Kahvecioğlu Hacı’nın evinde, Keçeciler
Mahallesi’nde Dilalioğlu Mustafa’nın evinde, Kocamanlı Mahallesi’nde Süleyman
hocanın evinde ve Gavrazlı Mahallesi’nde İmamoğlu Hasan’ın evinde mahalle
cemaatleri oluşur ve huşu içinde, gönül hoşnutluğu ile teravih namazı eda
edilirdi.
Teravih kılınacak evin kadınları o
gece misafirlerine evlerinde ve ellerinde bulunan en güzel yiyeceklerden ikram
ederlerdi. Fındık, ceviz, üzüm kurusu, elma, yenirdi. Maddi durumu iyi olan
aileler çay ikramını da yaparlardı.
Yine namaz kılınacak evde yeni
dastarlar namaz kılınacak yere serilirdi. Seccade ve en güzel tesbih imamlık
yapan kişiye düşerdi.
Mahalle çocukları da namaza katılır
ve bayanların önünde yer alırlardı. Ev büyükleri tarafından çocuklara hediyeler
de verilirdi.
Ramazan sonunda bayram hazırlıkları
yapılırdı. Bu hazırlıklar çok sade idi. En güzel yemekler hazırlanır ve bayram
boyunca insanlara ikram edilirdi. Sarmalar, börekler bu yemeklerin
vazgeçilmezlerindendi. Hepsi doğal, hepsi sade ve katkısızdı. Bayramlarda çocuklara, bugünlerdeki yapılanın
tersi, para yerine, en güzel helvalar verilirdi.
Bayram öncesi yani arefe günü
mezarlılar ziyaret edilir, köy kabirlikleri temizlenirdi.
Bayram namazından sonra cami
kapısında cemaate yoğurt, çorba ve
keşkek dağıtılırdı. Bundan sonra da gruplar halinde evler ziyaret edilir;
bayramlaşılır ve verilen ikramlardan yenirdi. Bu durum bayram boyunca devam
ederdi.
Ahmet KARAHAN (28.09.2008-Yusuflu
Mahallesi )