Bu günlerde kendime sıkça sorduğum bir soru var “ Neden bu hale geldik?” Şimdi bu satırları okuyanların “ne varmış halimizde” diye sorduklarını duyar gibiyim. Ne yok ki halimizde...
Günümüzde kişiler ana ve babasına küsüyor. Babası veya annesi öldüğünde cenazesine bile gelmiyor.
Kardeş kardeşe küsüyor, öldüğünde cenazesine bile gelmiyor. Akrabası, eşi, dostu hastalanıyor, hastalığı ile ilgilenmiyor. Ne biçim hale geldik?
Avrupa insanına özenir bir duruma geldik. Giyimimiz, kuşamımız, adet ve geleneklerimiz, yaşantımız onlar gibi olmaya başladı. Birbirimize olan sevgimizi, saygımızı, insanlığımız bir noktada kaybeder gibiyiz. Milli ve manevi değerlerden o kadar uzaklaşmışız ki, kendimizi tanıyamıyoruz.
Geçenlerde bir haber okudum. Şu aralar kanserle mücadele eden bir sanatçı diyor ki bir demecinde; "Yapmamız gerekenleri yapmadık. Unuttuk her şeyi. Ne oldum delisi olduk. Bizi dünyaya getiren anamızı babamızı unuttuk. Açlık günlerimizde, sefalet günlerimizde patrona yalakalık yapan soytarılar gibi, o zaman yanımızda olan kardeşlerimizi unuttuk biz. Rahat rahat güldük. Eğlendik. İnsanlara yalancı mutluluklar gösterdik"... ve devam ederek diyor ki;” 'Beni ilgilendirmez' dedim. 'Bana ne' dedim. 'Boşver' dedim. Yolumuza ekmeğimize baktık. Ama öbür tarafta rezillikler yaşatıldı. Bunları yapmadım. Kendi parama düştüm. Söylenmesi gerekenleri söylemedim. Bunun bedelini de ödeyeceğim".
Aslında sanatçının söylediklerini düşündüğümüzde, toplumumuzun insani ve manevi değerlerden ne kadar çok uzaklaştığının maddenin esiri olduğumuzun güzel bir ifadesi değil midir?
Hayatımız milli ve manevi değerlerden çok uzaklaştı. İnandığımız gibi yaşayamadığımız için, zamanla yaşadığımız gibi inanmaya başladık. Bütün bunlara rağmen kalplerimiz katılaştığı için nedamet gözyaşları dökemiyoruz. Gözlerimiz hakikatlere kapandı sanki. Basiret nazarlarımıza gölge düştü. Bir zamanlar seher vakitlerinde Hakk’a ve hakikate sarılan ve duaya kalkan eller şimdi yastığımız oluverdiler. Yastık olan elerin tekrar dualar eşliğinde Hakk’a ve hakikate yönelme zamanı geldi. Kutlu iklimlere yol almak için bir an evvel yola çıkmamamız lazımdır. Yoksa kervan göçecek, bizler yine dağ başlarında bir başımıza kalacağız. Yolumuzu aydınlatan güneş üzerimizden çekecek ışığını. Elimizi çabuk tutalım, yitiğimizi Avrupa kapılarında değil, kaybettiğimiz yerlerde arayalım.