Şirazesi kaçan ülkemizde, insanların akortlarının iyice bozulduğu bir dönemden geçiyoruz...
Ülke kabuğunda armonisizlik içinde her telden çalan, çıkardıkları sesler arasında âhenk ve hiçbir uyum bulunmayan, ayrılık ve ihtilaf havaları çalanların alâmet-i fârikalarıyla ülkemizde huzurumuzu bozdukça bozuyoruz...
Dünya var olalı, insanların birbirlerine serdettikleri armonisizlikler süre gelmiştir. Ama, tarih boyunca toplumların bilge kişileri, ulemâları, uç beyleri; insanlar arasında oluşan uyumsuzluğa, çaldıkları yürek ve sevgi mayalarıyla çâreler bulmuşlar; yani insanlığın bozulan akortlarını düzenleyerek, insanların yürek tınılarını âhenkli hâle getirmişlerdir.
Topraklarımızda Fatihler, Mevlâna’lar, Yunus Emreler, Hacı Bektaşlar, Pir Sultanlar; daha isimlerini sayamayacağımız gönül ve kahramanlık mimarlarımız; ülke topraklarımızda bizleri uyuma koyan, akortlarımızı tanzim edenler olmuşlardır.
Yine dünyanın bütün coğrafyalarında, doğusundan batısına kadar, her dinden, her kültürden, her medeniyetten sayısız bilge kişilikler, dünyanın bozulan âhengini bilgelikleriyle mamur hâle getirmişler; insanlık âlemini düzene koymuşlardır.
Dünya mutlaka ki, imtihan üzerine yaratılmıştır. Zaman zaman dünyanın ve insanlarının akortları bozulacak, daimî olarak dünya aynı düzende kalmayacaktır. Tek düze olan, standart bir hâlde kalan dünyanın zaten tadı da olmaz... Zamana yayılan süreçte, iyilik ve kötülükler dünya gündemine düşecektir ki, Yaratanın koyduğu imtihan, maksadına ulaşsın, iyiliğin de kötülüğün de kıymeti anlaşılsın... Öyleyse, dünyanın işleyen sürecinde uyum ve uyumsuzluk, geçirdiğimiz imtihanın kapsam alanındadır; bunu yadsımamak gerekir.
Fakat böyle bir imtihan sürecinde mutlak gerçek, iyilik terazisinin her zaman ağır basması yönündedir. Bütün kutsî dinlerin, bütün uluların maksatları bu yöndedir; böyle de olmalıdır. Tarih zaman zaman iyilik ve kötülükleriyle tekerrür ederken, insanoğlunun aradığı şey; her şeye rağmen sevgi, saygı, hoşgörü ve barıştır. İnsanların akortları bozulduğunda, bahsettiğimiz umdeler ortadan kalkmakta, bunların yerini kavga, savaş ve kin gibi kötü anlayışlar almaktadır.
Dünya coğrafyasının bir parçası olan ülkemizde de, son zamlarda şirâze iyice kaçmış; insanların mutlu ve huzurlu yaşama elbisesi insanlarımızın üzerinden alınmıştır. Gerek toplum dokusunda, gerek iktisâdî hayatımızda gerilemeler görülmeye başlamış; insanlarımızın huzursuzlukları çoğalmış; yarınlarımızın ufku karanlık görülmeye başlanmıştır. Yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, akordumuz gerçekten bozulmuştur.
Tarihî süreçte olduğu gibi, yeni baştan bu topraklarda asırlardır birbirleriyle uyumlu bir şekilde yaşayan insanlarımızın, bir armoniye çekilmesi gerekmektedir. Türkü, Kürdü, Çerkez’i, Abaza’sı, Yahudi’si, Ermeni’si; bozulan akortlarını bilge ve ulu kişilerin yürek sesleriyle uyumlu hâle getirerek, yeni ve güçlü bir Türkiye yolunda, yola revan olmaları gerekmektedir.
Büyük medeniyetlerin tarih boyunca başkentliğini yapan Anadolu topraklarında, böylesine bir beraberliğe bugünlerde her şeyden daha fazla ihtiyacımız var. Bunu birbirimizden esirgememiz, birbirlerimizle ihtilafa düştüğümüz konularda hakka, hukuka ve bilgeliklere başvurmamız; ayrılık noktalarımızda birbirlerimize tahammül göstermemiz şirâzesi ve akordu bozulan ülkemizi güzel hâle getirecek; insanlarımızı da huzurlu eyleyecektir. Bundan kaçış, “az olsun, küçük olsun benim olsun” anlayışıyla hareket ediş; bu minvalde kalanları vebâl altında bırakacak, hatta bu vebâlin müsebbipleri tarih nezdinde çok kötü anılacaklardır.
Bozulan akordumuzun armoni içinde tınlaması; hak-hukuk-adalet-sevgi-hoşgörü gibi değerlerin yüreklerimizde dem tutmasıyla orantılıdır. Bu akordun çok âli sesler vermesi elimizdedir. Bu topraklarda bu akordu yapmaya çalışanlara şükran duymak gerekirken, bozmaya çalışanlara da yazıklar olsun demek gerekir.
Ayrıca, dünyanın küresel krizlere girdiği bir dönemde, kendi akordumuzu kendimiz yapmamız mecburiyet olmuştur. ABD’nin, AB’nin ve diğer dış unsurlara, armonimizi düzeltin diyerek teslim olmamız yanlıştır. Onların yaptıkları akort, bütün dünya gündeminde görüldüğü gibi, bizim ülkemizde de yanlış sesler vermektedir. Biz ne zaman kendimiz olur; kendi idrâkimize yönelirsek, işte o zaman armonimiz düzelecektir.
Hoşça kalınız, dostça kalınız...